1930’lu yıllarda fabrika çalışanları yaşamlarını sürdürmek için gerekli gıda, bakkaliye ve diğer ihtiyaç malzemelerini yeterli ölçüde bulamıyorlarmış.  Fabrika bu ihtiyacı gidermek için Alpullu Fabrikaları Mensubini Kooperatif Şirketi adıyla bir işletme kurmuş. İstasyondaki Gar Lokantası'nın karşısında Otel, Gazino, PTT birimlerinden oluşan büyük bina kompleksinin orta bölümünde Kantin adı verilen bir satış mağazası açmış. Çalışanların kumaş  türü eşyalar hariç, her türlü ihtiyacı buradan karşılanıyormuş. İşletme 26 Haziran 1934 tarihinde onaylandığı vakit on yıllık dönemi ve 2000 lira sermayesi varmış.   (Damlıbağ, 2017).  Kuruluşu neredeyse fabrikayla yaşıt. Kapanıncaya kadar 50 yıl faaliyet göstermiş. Kantin'in açılış tarihini belirleyemedik. 1935 yılı olabilir.
---
O zamanlar Kantin'in bulunduğu binalar topluluğuna "kumpanya binaları" adı veriliyor. "Sıra dükkanlar" niteliğinde  olmadığından bu tür yapıları tanımlama güçlüğü var. Kumpanya binaları, "şirket yapıları" anlamında. Yazılarımda "bina kompleksi" diye tarif ediyorum ama daha güzel bir isim bulmak gerek. Eskiden burası İstasyon dükkanlarının bulunduğu yer imiş. Şimdiki istasyon dükkanları 1940'lı yıllardan sonra yapılmış. Kantin serisine şimdilik "İstasyon karşısındaki bina kompleksi" diyelim...
---
1926 ile 1932 arasında altı yıl var. Bu süre içinde Kantin'in bulunduğu yerde başka bir bina var. Hangi amaçla kullanıldığını bilmiyoruz. Demiryolu personelinin yatakhane binası olması ihtimal dahilinde. Bu bina yıkılıyor ve yerine Kantin-Otel kompleksi yapılıyor. Bunun için yan taraftaki resmi inceleyiniz.
----
Kantin, gazino ve otel kompleksinin planlama çalışmaları 1932 yılından itibaren başlamış. Teliçi'ndeki gazino başlangıçta kantin kompleksinin içinde ve Otel'in hemen altında yer alıyormuş. İnşaatına 1933 yılında başlanmış ve 1934 yılında faaliyete geçmiş. Eskiden Kantin kompleksinin bulunduğu yerde Şark Demiryollarına ait bazı köhne dükkanlar varmış. Bu dükkanlar yıkılarak moderen bir çarşı, otel, gazino-lokanta yapılmış. Daha sonra Teliçi'ne yeni sinema-gazino binası yapılınca gazino oraya taşınmış.
---

O yıllarda fabrikada çalışmayan kişiler diğer dükkanlardan, fabrikada çalışanlar çoğunlukla kantinden alış veriş yaparlarmış. İlk kuruluş yıllarında fazla dükkan ve esnaf yok. Mecburen böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuş. Kantin saat 12-13 arasında kapalı olurmuş.

Kantinde bölümler vardı: Kasap ve et ürünleri bölümü, sebze ve meyve bölümü, züccaciye ve ev eşyaları bölümü, diğer gıda ürünleri bölümü. Sanırım dört bölüm. Önceleri Kantin'e sadece fabrikada ve çiftlikte çalışanlar girip alış veriş yaparlardı. Diğer kişilerin girmeleri yasaktı. Sonra bu kuralı giderek gevşettiler. Fabrikada çalışmayan kişiler de oradan alış veriş yapmaya başladılar. Kantin'in malları kaliteli ve özenle seçilen mallardı. Kantin'de ekmek de satılırdı.

Kantinin iaşe malları İstanbul'dan gelirmiş. Fabrikanın kamyonu salı ve çarşamba günleri İstanbul'a gider malları oradan getirirmiş.

Kantin'in özel bir satış sistemi vardı. Evinizde önce ne alacaksanız bir liste oluştururdunuz. Daha sonra kantine gider içeriye girer ve "Yazıcı" bankosuna doğru ilerlerdiniz. Yazıcıya "kâtip" de denirdi. Yazıcı herkesi tanırdı. Sizin fabrika mensubu veya onların çocuklarından biri olup olmadığını bilirdi. Tanıyamamışsa sorardı. Kimin çocuğusun? derdi. Siz de söylerdiniz. Yazıcı talep ettiğin malzeme hangi satış reyonu ile ilgili ise o reyonun satış fişine sizin istediklerinizi mavi tükenmez kalemle yazardı. Fişler iki kopya idi ve arasında siyah karbon kağıdı olurdu. Reyonların fiş koçanları farklı renklerde idi. Pembe, sarı, beyaz ve hafif mavi renkli reyon koçanları vardı. Koçanları doldurduktan sonra kaç para tuttuğunu belirlemek için fişlerin üzerinde yazan rakamları kollu Facit hesap makinesine işler, küçük kolunu iki ileri, bir geri çevirir iki tuşa basar ve yekünün kaç para olduğunu anlardı. Sonra yekünleri renkli fişlerin üzerlerine yazardı. Fişlerin birinci nüshalarını koçandan koparıp size verir ve vezneye gitmenizi söylerdi. Vezne giriş kapısının yanında üçgen şeklinde camekanlı küçük bir yerdi. Banka veznelerini andırırdı. Burada fişleri vezneciye verir ve ayrıca ödemeniz gereken parayı kendisine teslim ederdiniz. Bazen sorardı "bozukluğun var mı" diye. Parayı aldıktan sonra üzerine "Parası alınmıştır" diye bir kaşe  basar ve fişleri size geri verirdi. Veznede Kemal Saraçlar bey çalışırdı,  kızı Dilek ilkokulda sınıf arkadaşımdı. Vezne işlemi bitince  fişleri alır ilgili reyonları gezmeye başlardınız. Bazen reyonlar kalabalık olurdu ve sıraya girerdiniz. Önceki kişinin alış verişini tamamlamasını beklerdiniz.

Kasap bölümünde komşumuz, Kasap Hakkı çalışırdı. Kantinden hep 250 gram kıyma alırdık. Sadece biz değil, herkes öyle...  Onu da ayda bir kere... Beyaz yağlı kağıtlar vardı. Kasap hakkı kıymayı bu yağlı kağıtlara sarardı. Yarım kilo kıyma almışsak, bilin ki evimize kalabalık misafir gelmiştir.

Kemal Çıkla, "kantinde kasap olarak çalışan Esat aga vardı", diyor. "Bir dönem eti karneyle verdiler. Kantinden sadece fabrika işçilerine satış yapılıyordu. Memurlara, PTT çalışanlarına et vermezlerdi. Fakat memur olan polisler bu kuralı dinlemezler, zorla satın alırlardı."

Bakkaliye reyonunun pirinçleri ve diğer gıda malzemeleri çok kaliteli olurdu. Bütün malzemelerin en kaliteli olanları kantine gelirdi. Kiloluk toz şeker paketleri vardı. Dışı beyazdı ve içinde mavi renkli astarı olurdu. O bölümde ayrıca cam gibi kristal şekerler olurdu ve ben onları çok severdim. Büyük, dikdörtgen şeklindeki kavanozlarda akide şekerleri, beyaz, şeffaf kristal şekerleri satılırdı. Cam şekerlerine akide şekeri derdik.  Bakkaliye bölümünde klasik ibreli bir terazi olurdu. Daha sonraki yıllarda onu daha  gelişmiş başka bir modelle  değiştirdiler. Modern ibreli terazide tartılan malzeme 1 kg'dan ağırsa  görevli yan taraftaki kilo düğmesini çevirir ürünleri o şekilde tartardı. 

Toz şeker kantinde her zaman biraz daha ucuz olurdu. Şekeri dışarıdan veya sıra dükkanlardan almazdık. Babam Lüleburgaz'a giderken her zaman kantinden iki paket toz şeker alır dedeme eli boş gitmezdi. Bizde zaten misafirliğe eli boş gitmek ayıp sayılır. Epey alış veriş yapmış olmalıyım ki zaman zaman rüyalarımda kendimi kantinden alışveriş yaparken görürüm. Kantinciler de beyaz önlük giyerlerdi.

Kantinin içi öğle saatlerinde mesai çıkışlarında epey kalabalık olur insanlar bir oraya bir buraya koşuştururlardı. Bazı fabrika çalışanları alış verişlerini taksitle yaparlarmış ve borçlarını maaş kesintileriyle öderlermiş.

Yine Alpullu'nun hafızası Kadir Beye müraacat edelim: Kantinde bir tane Kantin Şefi varmış. Muhasebeci, Katip ve diğer elemanlar hepsi 10, 12 kişiymişler. İki kasap, iki sebzeci varmış. Bakkaliye, yoğurt, süt, ve peynir Sarımsaklı'dan her gün taze olarak gelirmiş. Veznede saksafoncu Kemal Gürer bey çalışırmış. Kızı benim sınıf arkadaşımdı. Aynı zamanda Şeker Fabrikasının orkestrasında saksafon çalarmış.

Kadri Ağabey'e soruyorum. "Kantin ne zaman kapandı?" diye...  Çünkü o  Alpullu'nun bilgi hazinesi. "En son Burhan Koçtürk Kantin Şefiydi. 1980'li yıllarda kapandı. Ya da 1982-1983 döneminde..." diye cevap veriyor. Ve ilave ediyor, "Kantinde Şevki Bey, Erat beyler vardı. Orada çalışıyorlardı. Kantinden çok kişi gelip geçmiştir. Hepsini hatırlamak zor" .
---
Yaşar Korkmaz kantinde şofördü. Her hafta İstanbul'a gider halden taze sebze ve meyve getirirdi. Süt, tereyağı, yumurta ve et Sarımsaklı'dan gelirdi. Kantin'in yöneticisi Burhan Koçtürk idi.
----
Erdoğan Duygan anlatıyor: Kantinde ramazan aylarında 15 kg'lık özel şeker paketleri satılırdı. Beşer kiloluk üç paket bir koliye konur özel ambalaj haline getirilirdi. Fabrika bunu her ramazan özel olarak yapardı. Ben de bu kolileri hediye vermek üzere satın alıp sağa-sola götürüyordum. Edirne'deki pancar bölge şefliğinden şoför Behçet geldi. Bölge şefliği Edirne'de evimizin hemen yanında idi. Ona, "Behçet, şeker alayım da anneme götür" dedim. Annem ramazan bayramı için baklava yaptığından ona şeker göndermeyi adet edinmiştim. O zamanlar Mehmetali kantinin tezgahında duruyordu. "Bana bir koli şeker çıkar" dedim ve parayı yatırmaya gittim. Tekkanat Selahattin'e parayı öderken Kantin Şefi Orhan içeriye girdi. Onu iyi tanırdım,  kompleksli biri idi. Şeker kolisini tezgahta görünce "bu ne" diye sordu. Yazıcı, 'Erdoğan şeker alıyor' diye cevap verdi. Bunun üzerine "Vermem" dedi. "Şekerden sadece bir koli  kaldı. Senden sonra itibarlı bir müşterim gelirse ona veremem" diye karşı çıktı. Ben de 'başlarım senin itibarlı müşterine' diyerek ona çıkıştım. Parayı ödemeden tezgaha yöneldim, paketi alıp hızla dışarı çıktım. 'Git beni şikayet et' diye seslendim. Biraz sonra Muhasebe müdürü Cezmi Polat telefon etti.. "Ne o" dedi, "kantin basıp şeker mi alıyorsun"  diye sordu. Yukarı yanına çıktım durumu anlattım.  "Şekeri yazmıyor, ben de parasını ödemeden kapıp çıktım" dedim. Muhasebe müdürü Kantin Şefi Orhan'a telefon etti. "Bana kadar gel" dedi. Ona "İtibarlı müşteri kim" diye sordu.  "İtibarlı müşteri sizlersiniz efendim, sizlersiniz... Şeker kalmadıysa göndeririz." sonra bana döndü  " Erdoğan, git o parayı yatır" dedi.
----
Erdoğan Duygan: "Orhan Koç Kantin Şefi idi. Vezneye yardım ediyordum. Ay sonlarında üç vardiya para ödeniyor. Müstahdemlere, memurlara maaş ödeniyor. Veznenin elemanları yetmediği için muhasebe memurlarından bazı arkadaşlar para ödemek için gönderiliyorduk. Orhan, benim Edirne'li çocukluk arkadaşım. Fakat kompleksli bir adam. Hayatında tebessüm etmemiştir. Aşağılık kompleksini yenememiş bir insan. Bir ay tediye yapıyoruz. Tediye yaparken diğerlerine hediye aldığımız parayı kesiyoruz... Kendi aramızda para topluyoruz veya Dernek'ten alıyoruz... Maliyeti aramızda bölüyoruz. Kimisi peşin para veriyor, kimisinin payını ise ay sonunda maaşından kesiyoruz. Hediye bedelini Yardımlaşma Derneğinden karşılıyoruz...  Kestiğimiz parayı derneğe geri yatırıyoruz. Orhan'ın maaşını tam olarak ödedim. Parayı aldıktan sonra ters ters baktı  "Benden öncekinden 15 TL kestin, benden düğün parası kesmeye tenezzül etmiyor musun" diye sordu. Ben de "Sen hediye parasını peşin vermişsin o yüzden kesmiyorum" diye cevap verdim". Parayı verdiğini unutmuş, gereksiz yere terslenmişti."
----
Erdoğan Duygan anlatıyor: "Olay Naci Mert zamanında oldu. Orhan, kantine baktığı için sebze ve meyvelerden anlıyor havasında... O vakitler herkes ihtiyacını kantından alırdı. Para götürdüğümüz gruptan Şoför Yaşar sebze ve meyveyi İstanbul'dan getirirdi. Muhasebe Müdürü İstanbul'a giderken Orhan'a 4 kg elma siparişi veriyormuş. Orhan'da İstanbul'da İş Bankası karşısında bir ara sokak var. Orada güzel ve kaliteli elma satan biri varmış. Muhasebe müdürü her defasında 4 kg sipariş verir Orhan da elmayı oradan alıp kendisine getirirmiş. Parayı kendi cebinden verir, sonra Muhasebe müdüründen alırmış. Bir hafta Orhan İstanbul'a gidememiş... Benim gitmem gerekti. Muhasebe Müdürü Naci bey sordu: "Elma satılan yeri biliyor musun?" dedi. 'Evet biliyorum' diye cevapladım. 'Bana 4 kg elma al gel', dedi. İstanbul'a gittiğimizde oradan 4 kg elma satın aldım ve dönüşte Naci beye götürdüm. Bana 10 TL verdi. Ben de 20 TL'ye aldığımı söyledim. 'Hoppala, Orhan 10 liraya  alıyordu. Bir haftada yüzde yüz zam mı geldi, diye sordu. 'Ben Orhan'ın kaça aldığını bilmiyorum', diye cevapladım. 20 lirayı bana verdi. Bir hafta sonra tekrar "gruba" gittiğimizde yine Orhan'a elma siparişi vermiş. O hafta Orhan geldi. Esnaftan elmayı aldı, gördüm ona 20 lira verdi. Fakat hiç sesimi çıkarmadım. Alpullu'ya döndüğümüzde Naci beye elmaları verdi ve ona 10 liraya aldığını söyledi. Bunun üzerine kantine yanına gittim. '20 liraya aldığın elmaları niçin 10 lira diye söyledin' şeklinde çıkıştım. Bana 'Onlar müdür. Onlara yağ çekeceksin.' dedi. Ben de Naci beye giderek durumu anlattım. 'Efendim o size cebinden yağ çekiyormuş. O yüzden elma parası olarak 10 lira alıyormuş' dedim. Çağırdı bunu bir güzel fırçaladı. Bir daha da elma siparişi vermedi."





---

Kantin

 
alpullu-kantin-1
alpullu-kantin-2
alpullu-kantin-3
alpullu-kantin-4
alpullu-kantin-5
0_selcuk_balci-21
0_selcuk_balci-75
0_selcuk_balci-61
alpullu-kantin-6
alpullu-kantin-7
Kadri Özçetin Kalıp Şeker Kampanya Açılışı Kampanyalar Kanalizasyon Kantarlar Kantin Karabatak Karakol Karataş Yem Kardeş Köyler Kardeş Şehirler Kaynaklarım Kazan Dairesi Kelle Şekeri Kesme Şeker Keşan Kır Kahvesi Kırkdört Evler Kırklareli Kısım Maçları Kısmet Evleri Kış-Kıyamet Kimya Laboratuvarı Kireç Atıkları Kireç Dairesi Kooperatif Korugan Kosta Kuruş-Para Köprübaşı Köprüler Köy Adlarının Değişmesi Kum, Çakıl, Kil Kuraklık Kurban Bayramı Kurtuluşu Kuyruk Küp Şeker Küspe Küspe Havuzları Küşad-ı Resmî Kütüphane
A B C D E F G H ...I... K L M N O P R S Ş T U Y Z