Kadri Özçetin ağabey anlatıyor... "Gülbahçe Mahallesindeki cami 1973-1975 yılları arasında yapıldı. İnşaati iki yıl sürdü. Büyük arabalar Ergene köprüsünden geçemediği için Alpullu-Sinanlı arasına yeni bir köprü yapılmaya karar verilmişti. Köprünün resmi adı yok ama, biz ona YENİ KÖPRÜ adını taktık. Bazıları, UZUN KÖPRÜ der. Yeni Köprü 1973-74 yılları arasında yapıldı ve camiden bir yıl önce bitti. O köprü yapılırken Gâni Dinga, Aşçı Hasan Kaya ve Abdurrahman Balkan'ın girişimleriyle Samafor mahallesine yeni bir cami yapılması için girişimde bulunulmaya karar verildi. Cami yeri olarak Samafor mahallesi yolunun demiryoluna bakan yerdeki üç dönümlük boş fabrika arazisi seçilmişti. Fabrikaya teklif götürüldü ve uygun görüldü. Bunun üzerine temelleri kazıldı.

İnşaat malzemesine ihtiyaç vardı. Malzemenin bir bölümü Yeni Köprü inşaatından sağlandı, diğer bölümü ise fabrikadan ve vatandaşlardan gelen yardımlardan. O sıralarda fabrikada çok sayıda tuğla vardı. 1971 yılında meydana gelen deprem sonucunda fabrikanın "borusu" veya bacası çatlamış ve yıkılmasına karar verilmişti. Boru yıkılınca çok sayıda tuğla çıkmıştı ortaya. Fabrika bu tuğlaları camiye verdi ve onları caminin inşaatında kullandık.

Yeni Köprü'yü yapan kişilerden de çubuk demir, çimonto ve benzeri malzemeleri temin ettik. Caminin minaresini Habibe Ulubalkan adlı hayırsever bir ablamız yaptırdı. O aynı zamanda yeni mezarlığın dışına bir çeşme de yaptırmıştı. Din görevlileri olarak  imam Mustafa Ateş, Sivaslı Mustafa ve yine Sivaslı Hamza hocalar vardı. Şimdiki imamımız Tekirdağlı Ramazan Gülseren hoca. Cami 100 metre kare büyüklüğünde yapıldı."
----
Caminin minaresinde bir kitabe var. "Günde 5 vakit ilahi bir ses yükselir bu minareden. Tanrının lütfu ile yardım geldi Ahmetle Nefise'den... 25 Ağustos 1978, Cuma"...  Minarenin caminin yapılmasından üç sene sonra vücut bulduğu anlaşılıyor.
----
Samafor Camii benim için önemli. Babam bu camiye epey bir bağışta bulunmuştu. Ne verdi ne yaptı bilmezdik. Çünkü söylemez, konuşmazdı. Kadri ağabey söylüyor "kendisinden yardım istediğimiz zaman cebindeki bütün paraları çıkarır verirdi, kaç para veriyorum diye bakmazdı". Bir defasında çimento aldığını duymuştuk. Ne kadar, kaç torba... Kamyonla mı? Allah ile onun arasında... Caminin mihrabını o yaptırdı. Babaeski'de mermer kestirdi, onları minübüsle taşıyıp camiye götürdü. Planını, taşların nasıl döşeneceğini hep kendisi belirledi. Çok estetik değil ama, parası veya gücü o kadarına yetiyordu. Sonra evimizdeki çeşitli hüsn-ü hat yazılarını topladı ve Babaeski'den satın aldığı bir mermerin üzerine o yazıları bir karban kağıdı kullanarak benim yazmamı istedi. İki metreye elli santimlik bir mermerdi. Yazı işlemi bitince içini  siyah renkli yağlı boya ile  boyadım. Kuruttuk. Yazıda boya taşan yerleri zımparayla sildim. Babam o mermeri götürüp yaptırdığı mihrabın üzerine yerleştirdi. Çok da estetik olmayan mihrabı böylece bir ölçüde güzelleştirmiş oldu. Mihrabın hemen üzerinde yeşil renkli kare biçimli küçük bir seramik var. Üzerinde besmele yazıyor.  Bu besmele evimizin girişinde duvara gömülü bir vaziyette duruyordu. Cami yapılırken babam onu oradan çıkardı ve "Bu besmele camiye daha iyi yakışır, onu mihraba koyacağız" dedi. İmkanı ve gücü nisbetinde kendine göre birşeyler yapmaya çalıştı.

Bir alışkanlığı vardı. Cuma ve bayram namazlarını mutlaka Samafor camiinde kılardı. Samafora giderken orada Kuran okuyan çocuklara, hocaya ve o mahallede sakat olarak yaşayan iki çocuğa vermek üzere yanına bir şeyler almadan asla gitmezdi. Pisküit, nane şekeri, olips şekeri, meyve, gofret, çukulata, bahçeden topladığı erik, incir, elma veya armut... Son on yılda gözleri görmedi. Fakat herkesle konuşur, cematten insanları seslerinden tanımaya çalışırdı. "Sen misin be Hasan" diye sorardı.
-----
Korkuluk Duvarları

Caminin briketten yapılmış korkuluk duvarları yıpranmıştı. Üç sıra idi ve alçak kalıyordu. Hayvanlar duvarın üzerinden atlayıp avluya giriyorlardı. Babam "oraya duvar yapalım" dedi. "Git araştır ne kadar tutacak" diye talimat verdi. Ve sonra ekledi "sen de katkı sağlarsın"... Epey bir araştırdım ve sonunda Alpullu'daki Erzurum'lu briketçiye yaptırmaya karar verdik. Bahçe oldukça genişti, ustaların başında durmak gerekiyordu. Babamın gözleri görmüyordu ve  benim de İstanbul'dan gelmek için zamanım yoktu. İşin nezaretini caminin imamı Ramazan hocaya havale ettik, böylece yapılmış oldu. Duvarın kenarındaki kaldırımı da belediye yapmıştı.
-----
Samafor Mahallesinden 86 yaşındaki Hüseyin Çavdar anlatıyor:
Cami 1975'te yapıldı. Onu 31 Evleri yapan usta yaptı. İsmail Öztürk adamla konuşmuş. Mütahhit "olur" demiş. "Yalnız bana yerini gösterin"... İsmail aga yerini gösteriyor. Önceleri Kara Ahmetin oraya yapılacaktı, maacırlar kabul etmediler. Arsasını fabrikadan aldılar. Temelini Mandacı Hüseyin'in damadı yaptı... Meymune'nin kocasıydı. Adını hatırlayamadım. Ustaydı... Sonra, temel üstünden çatıya kadar Düğüncülülü Sabri Şenol usta yaptı. Yaşı 80'i geçmiştir. Şimdi Babaeski'de oturuyor. İki üç yıl sonra caminin ön tarafına ilave yapıldı. 1978 veya 1979 yılında... İlk yapıldığında minaresi yoktu. Minare sonradan yapıldı. Camiye ilk Yusuf Hoca atandı. Şimdi Lüleburgaz'da çalışıyor.  Caminin yapılmasında çok kişinin katkısı oldu. Muhtar İsmail Öztürk, Feyzullah aga, Hayrullah aga, Ahmet Aga…

Cami gasilhanesinin arkasında artezyen vardı...

(Antr parantez, Hüseyin Çavdar'ın bulunduğu sokağa Çavdar Sokağı adının verilmesi güzel bir kadirşinaslık olmuş.)
---
Düğüncülülü Mustafa usta anlatıyor.
Gülbahçe Caminin ek yeri inşaatında Sabri Şenol usta ile birlikte çalıştık. Fakat camiyi onun yaptığını zannetmiyorum. Bunu araştıracağım.
----






.

Gülbahçe Camii

 
alpullu-gulbahce-camii-1
alpullu-gulbahce-camii-2
alpullu-gulbahce-camii-3
Galiçya - Alpullu Gazete Gazhâneler Gazino Glikoz Golf Sahası Gülbahçe Camii Gümeler Güncel Resimler Güreş Gürbüz Çocuk Graffiti
A B C D E F G H ...I... K L M N O P R S Ş T U Y Z