Erdoğan Duygan

 
Edirne'de, 1934 tarihinde doğmuş. İlkokulu orada  okumuş. 1953 Edirne Sanat Enstitüsü mezunu... 1958 yılında İzmir'deki Ulaştırma Yedek Subay Okulunda altı ay kalmış. Kıta hizmetini Kocaeli'nde yapmış.

Alpullu'da şeker fabrikasına puantör olarak girmiş, daha sonra idare amiri olmuş.  Ankara Şeker Fabrikasında 1970-75 yılları arasında idare amirliği yapmış ve sonra tekrar Alpullu'ya eski görevine dönmüş. Şeker fabrikalarında bu şekilde eski yerine geri dönebilen kişi sayısının çok az olduğunu söylüyor.

Alpullu belediye başkanlığını 23,5 yıl sürdürerek neredeyse bir ömür boyu Alpullu'nun sorunlarıyla uğraşmış. 1999, 1994, 1984 seçimlerinde belediye başkanı olmuş. 1981 yılında atama ile belediye başkanı...  2002 yılına kadar Başkanlık görevinde bulunmuş... Arada 1989 seçimleri var. O dönemde Şükrü Simer başkan olmuş. 

Alpullu'ya 1952 Ekim ayında Edirne'den gelmiş. Şöyle anlatıyor: "Geldiğim zaman Sıra Dükkanlardaki inşaatlar camların yarısına kadar örülmüştü. Cami inşaatı devam ediyordu. İnşaata taş taşıdık diye övünürüz. Her öğlen, her akşam mutlaka cami bahçesine gider yardım ederdik. Taş yontan ustalar Karadenizliydi. Caminin temeli 1951'de atılmıştı. O yıllarda fabrikalara cami ve okul yapmak üzere yardımlaşma derneği kurulmuştu. İşe giren her insan bu derneğe üye olmak zorundaydı. Maaşlardan binde 2, binde 3, binde 5 oranında para kesilir derneğe verilirdi. Derneğin toplantısı olurdu. Bozok divan başkanıydı. Toplantıdaki üyelerden birisi durmadan el kaldırıyordu. Bozok onu 'Otur yerine. Senin ne istediğini biliyorum', diye payladı. Toplantıda şöyle bir karar aldık. Önce okul, sonra cami yapılacak."

1.1.1959 tarihinde fabrikanın kadrosuna geçmiş. "O yıllarda sıra dükkanlar kiraya verilmeye başlanmıştı" diye bahsediyor. "İnşaatlar bitmiş, ihaleyle kiraya veriliyordu. Kadir Ek de o dönemde gelmişti. Bana dükkan almaya geldim, ama bekar olduğum için vermiyorlar, demişti."
-----
"Şeker Fabrikası ve diğer tarihi mekanlar" 1997 yılında Duygan döneminde Doğal, Tarihi ve Kentsel Sit alanı olarak ilan edilmiş. İki tane köprü yapmış...
------
Şöyle düşünüyor:
"Onlara Alpullu'da benim adımı  hiç bir yere vermeyiniz, dedim. Sonra bir Başkan gelir politik mülahazalarla  o adı kaldırır veya değiştirir benim için onur kırıcı olur. Biz Alpullu'ya hizmet götürmek için çok çalıştık,  elimizden geleni  yaptık. Halkımız takdir etmiş üç defa seçmiştir. Her zaman halkın ve Hakk'kın rızasını gözettik. Vicdanen müsterihim. Alpullu'ya kalıcı eserler bıraktık."
-----
Kendisiyle uzun bir görüşme yaptık. Ayrıntılarını "ilgili tema başlıklarının altında" kendisine atıf yaparak yazacağım. Bu bölümde sadece gerçekleştirdiği hizmetleri kendi ağzından aktarmak isterim.

1. Saray’a giden yolun üzerinde Tatar Hüseyin’in dükkanın karşısında 5-6 dükkan vardı. O zaman Ordu Caddesi tek yoldu, bulvar şeklinde değildi. Dükkanları yıkarak çift yol yaptık ve bulvar haline getirdik. 1994 yılından sonra olabilir.

2. Saraya giden yolda Pancarköy deresinin üzerine ikinci köprüyü yaptık. 1986-1987 yılları içinde. Eski köprü demir-beton karışımı idi. Onu fabrika 1960’lı yıllarda yapmıştı. Fabrikadan önce köprü yoktu. Yaşar Koç diye bir inşaatçı vardı. Yayaların geçmesi için asma köprü gibi bir şey yapmıştı.

3. Alpullu’da şehir arazisi yoktur. Semafor ve çiftlik mahallesi hariç bütün arazi fabrikanındır... Fabrikadan araziler satın alarak kooperatifler kurduk. 80, 60, 100 ve en son 140 dönüm arazi satın alarak konut kooperatifleri kurduk, Alpullu’nun kentleşmesini sağladık.

4. Samafor mahallesine kanalizasyon yaptık. Samafor’un kanalizasyonu yoktu. Seçim çalışmaları sırasında onlara söz verdim. Bana karşı çıktılar. "Yapsaydı Şükrü yapardı, kot kurtarmıyor" dediler. İller Bankasında mimar olan bir arkadaşım vardı. Ekip geldi, ölçtüler. Kot kurtarıyordu. Seçim sırasında mahalleliden oy istiyordum. Bana “yapacağına söz ver” dediler. Ben de söz verdim. Eşim öğretmenlik yaparken o bölgeden geçiyordu. Daha doğrusu destursuz geçemiyordu... 15 sene öyle rezil durumda kaldı... Şükrü, kot kurtarmıyor deyip hiçbir şey yapmamıştı. İlk icraatım olarak kanalizasyon işine el attım. Kırklareli valisi temel atma törenine geldi. Samafor halkına “Başkanınızın kıymetini bilin. Bu başkan yatırımı yerin altına gömdü” dedi. İlk icraatım bu oldu. Fakat kanal beş altı sene sonra tıkandı. Şükrü, “altı sene doldu, artık çekmiyor” dedi. O zamanlar Hayrabolu belediyesi yeni bir KUKA aracı satın almıştı. Onu getirttim. Görevliler kapakları açtılar. Eski bir cekete sarılmış bir balya ot çıktı. Kasıtlı olarak kanal tıkansın istemişler. Artık her kim yaptıysa... O kanalizasyon hala çalışıyor, ciddi bir sorun yok...

5. Kooperatifleşmek suretiyle villa tipi evler yaptık. Yeni mahalle öyle oluştu.  31 Evleri, 70 Evleri, Memurlar Yapı Kooperatifini, Dilek Yapı Kooperatifini kurduk. Şahin Tepesi evleri de bizim zamanımızda yapıldı.

6. Dündar bey Mahallesi Sel Felaketinin olduğu 1956 yılından sonra oldu. Gültekin Şener tapularını çıkardı.

7. Ordu Caddesi veya Bulvarı ve uzantısındaki köprünün yapılması şu şekilde gerçekleşti.  Karayolları Bölge Müdürü Coşkun Erözkan benim arkadaşımdı. Yolların asfaltlanmasını ona yaptırdım. Ona Ansiklopedik Coşkun derdik. İstanbul Küçük Yalı semtindeki karayollarında çalışıyordu. Sonra Libya’ya gönderildi, enteresan anıları vardır… Şimdi bunlara girmeyeyim… Coşkun Keşan asfalt şefini çağırdı. Ona, “Bu benim arkadaşım. Asfalt istiyor. Yeni açılan yol 20 kamyon asfaltla bitmez ona 30 kamyon asfalt ver” dedi. Fakat öyle oldu ki Alpullu’dan E-100 yoluna kadar her yeri asfalt yaptık. Tam 120 kamyon asfalt kullandık.  Alpullu’nun her tarafını asfalt yaptık. Bulvarı açarken oradaki dükkanları yıkamazsın dediler. Müfettiş getirdiler. Sahipleri “Dükkanlardan çıkmayız” dediler. Onlara dükkan yaptım, çıkmaya ikna ettim. Ziraat Bankasından sonraki dükkanları ben yaptırdım.

8. Pancarköy’ün tepedeki dirsekten E-100 yoluna açılan yolu biz açtık. Asfaltı buraya kadar uzattık.

9. Sağlık ocağının oradan ortaokulun önüne kadar olan yol parke taşlarıyla döşeliydi. Buraya beton dökerek üzerine asfalt attık. Yolun her iki tarafına geniş kaldırımlar yaptık ve ağaçlandırdık. 

10. Çiftliğin oradan Pancarköy’e kadar olan ağaçları orman mühendislerinin denetiminde gençleştirdik. Orman mühendisleri 150 tane kurumuş ağaç işaretlediler. O ağaçların yerine yenilerini diktik. Mühendisler yanlarında 3 metrelik bir çıta getirmişlerdi. Bu çıtayı ağacın boyuna yerleştiriyorlar ve üst taraflarını buduyorlardı. Böylece gençleştirme yapmış oluyorlardı. Bu faaliyet nedeniyle beni şikayet etmişler. TEMA derneğinden bir heyet geldi. Kendilerine durumu izah ettik. Çok üzüldüklerini söylediler. Müthiş bir çalışmaydı, bütünüyle orman mühendisleri organize etmişlerdi. Babaeski radyosu benimle dalga geçiyordu “Berber Erdoğan” şeklinde propaganda yapıyordu. İl Koordinasyon Kurulundan kişiler ve Keşan Orman mühendisleri işin başındaydı. Her şey onların belirledikleri şekilde yapıldı. Ben de TEMA’dakilere bu konuda özel bir yazı yazdım. adamlar üzüldüler, bana “kusura bakmayın” diye cevap verdiler.

11. Belediye ile cami arasındaki şeker ambarına çıkan yolu yaptırdım. Fabrikanın cami bahçesinden yer alarak orada bir yol açtık. Fabrika müdürü ve Ankara’dan genel müdürlükle görüştük. Şimdilerde oraya Ahmet Yesevi Sokağı adı verilmiş. Meclis üyeleri karşı çıktılar. “Çok kaza olur” dediler. Meclis üyelerini dinlemedim, bildiğimi okudum. Ordu Caddesinden ana yola çıkarken DUR levhası vardır. Onun manası “dur, yolu kontrol et sonra çık” demektir. Bu yolda hiç kaza oldu mu diye soracak olursan evet oldu. Bir bekçi vardı.  Fiat marka arabası vardı. Hızlı hareket etmiş karşı kaldırıma çıkmış, hepsi o kadar... Altay beye sordum. “En çok sen karşı çıkmıştın, kaza oldu mu” diye... 

12. Cami bahçesindeki gasilhaneyi ve tuvaleti yaptırdım. Bir defa yargıya gittim, bir de valilik soruşturması gördüm. Fabrika benim mülküm olan bir yere mülk yapmışsın diye itiraz etti. Şeker fabrikasının genel müdürlüğüne 15 imzalı bir şikayet mektubu göndermişler. Ben de bir Cuma günü dilekçe yazdım ve cemaatten 500 kişiden imza  topladım  ki “bu gasilhane gereklidir” diye... Dilekçeyi genel müdürlüğe gönderdim. Gasilhanenin en modernini yaptırdım. İçine dolaplar yaptırdım, levazımatını koydurdum. Beş tabut hazırlattım. On takım cenaze levazımatı aldırdım. Yıkayıcılar için önlükler yaptırdım. İnsanlar Pazar günü dükkanlar kapalı olduğu için levazımat bulamazlar diye her şeyi düşünerek hazırlattım. Sıcak ve soğuk su tertibatı yaptırdık. Halk da bu gasilhanenin yapılmasına değişik şekillerde yardım ettiler. Yaman Villalarını yapan Ramazan Yaman çimentosunu, kiremidini ve tuğlasını verdi. Dış cephesini camiyle uyumlu olsun diye yontma taş mimarisine uygun olarak yaptık. Gasilhane’ye en fazla Kadir Ek karşı çıkmıştı. Vefat edince hanımı onu kendi evinde yıkattı. Bir kişi daha karşı çıkmıştı. Gasil hanede ilk yıkanan kişi onun babasıydı. Sonra bana “harika bir şey yapmışsın” dedi. Gasilhaneyi yapmak zorundaydık. Çünkü E-100 yoluna yakındık ve bu yol üzerinde sürekli trafik kazası oluyordu. Gasilhaneye ihtiyaç vardı. Sadece Alpullu için değil, yakın civarda gerçekleşen trafik kazaları için de lüzumluydu.

13. En büyük icraatım Samafor mahallesinde kurulan tekstil fabrikasıdır.  Bu fabrikada şimdi 800 kişi çalışıyor. Alpullu halkına seçim çalışmaları sırasında “iş bulma kurumu değilim ama imkan bulursam size işyeri açacağım” demiştim. Alpullu'dan çalışan az.  Fakat “Fabrikaya siz girerseniz, siz çalışırsınız. Siz girmezseniz, başkası çalışır”...
Tekstil fabrikası işini daha ayrıntılı anlatmak isterim. Bir Cumartesi günü belediyeydim. İki kişi Belediyeye girdi. Onları aldım odama gittik. “Tekstil fabrikası kuracağız, yer arıyoruz” dediler. Ben de onlara “havayı, çevreyi kirletecek bir özelliği var mı” diye sordum. On dönümlük bir arazi arıyorlardı. Bizim de tam 10 dönümlük bir arsamız vardı. Sel felaketini önleme amacıyla bize vermişler, orada öylece atıl vaziyette duruyordu. Onlara “bu arsaya bakın eğer beğenirseniz burayı size verebilirim” dedim. Orası sarı toprak, ekim yapılamıyor... “Bir görelim” dediler ve gittiler.

Gökbakan trikolarının sahibi yedek  subaylıktan benim arkadaşımdır.... Tekstilci Turan’ı iyi tanıyormuş. Vilayete gitmişler yer aradıklarını söylemişler... Babaeski, Lüleburgaz, Pehlivanköy civarında her tarafı araştırmışlar... Onlara “beğenirseniz yarın gelin kazmayı vurun” dedim.

Araştırmışlar, düşünmüşler... Geri geldiler... “Bu yeri beğendik” dediler. “Projemiz, ekibimiz hazır hemen başlamak istiyoruz” diye düşüncelerini belirttiler. “Kaç kapasiteli olacak” diye sordum. “300 kişi çalışacak” dediler. Fakat enteresan bir durum ortaya çıktı. Ben de bilmiyorum. Arsanın meğer tapusu yokmuş. O arsayı bize bedelini ödemek şartıyla sel nedeniyle vermişler. O güne kadar sadece iki taksitini ödemişiz. Fen işleri “tapumuz yok” dedi. Seylap evlerinin üst tarafı... Borcumuz ne kadar diye sordum.. Parayı aldım uçağa atladım. Çünkü “Ankara halledecek” dediler. Ankara’ya gittim. Bana “neresiniz, bu güne kadar sadece iki taksit ödemişsiniz” diye yakındılar. “Faiz ödeyemem” dedim. Çünkü arkamda Özal var... Parayı yatırdım. Yasa çıkaracağız... Takriri Kırklareli verecek, dediler.

Bu arada Fabrikayı kuracak olan kişiler  malzemeleri getirmişlerdi. Tapusu olmadan satış yaptığım için beni şikayet etmişler. Müfettişler geldi. Fakat ben de bu arada tapuyu almış oldum. İş mahkemeye aksetti... Hakime, “beni assanız bu fabrikayı yapacağım” dedim. Şikayet üstüne şikayet... Tapuyu alınca artık bir şey yapamadılar. Fabrikayı altı ayda yaptık. Her gün fabrikanın başında durduk. Bir gün inşaatı incelerken ağzımdan şöyle bir söz döküldü. “Bir tepede şeker, diğer tepede tekstil fabrikası...” Muhaliflerim hemen bu sözü dillerine doladılar. “Başkan kendisini Atatürk zannetti” diye bir laf çıkardılar.  Bana “Berber Erdoğan, Kuaför Erdoğan” diyenler radyolardan hemen yaygara yapmaya başladılar. “Erdoğan kendisini Atatürk’ün yerine koydu” diye...

14. Diğer hizmetleri kendi el yazısı itibariyle şöyle: Tanzim Satış Mağazasının açılması, Şekerbank Pancar Ekicileri Kooperatifi, Belediye Personel Evleri Can Yapı, Meslek Yüksek Okul açma girişimi, Sağlık Ocağının açılması, Gülbahçe İlkokulu'nun Şeker İlkokuluna nakli, Pancar Kooperatifi Evleri, Yaman Villaları, Yapı kooperatifi, Petek Yapı, Şahin Tepesi, İşçi Kooperatifi Evleri...
---
Şu sözler onun...
İnsanlar cisimlerle ters orantılıdır. Cisimler uzaktan küçük, yakından büyük gözükür. İnsanlar ise uzaktan büyükken yakınlaştıkça küçülürler.

Domuzun peşinden koşma... Üzülürsün...

Adam, özel sohbette "Elimden gelse onları görmemek için yolun kenarına duvar çekerdim" diyor. Vatandaş bunu bilmiyor, kendisine oy veriyorl Ne yapacaksın... Kaderin böyle cilveleri var.

Gariban göçmenlere alerji duyan kişilerden kork... Çünkü adamlar, onların yanında kendi iyi hallerinden rahatsız oluyorlar, moralleri bozuluyor.

İnsan herhangi bir yere kıyafetiyle girer, zekasıyla çıkar.

Avanta işleri araştıran, bir yerlerden avanta kapmaya çalışan kişiden kork.

Pancarla alakası yok, pancarcı oluyor.... Halbuki, pancarı görse bomba diye götürüp karakola teslim edecek.

Yanımda iken göçmenlere "sığır dölünden olmalar" diye küfür ediyor, onlardan biriyle karşılaştığında şapur-şupur gözlerinden öpüyor. Böyle ahlaksızlık olur mu?
----



alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
alpullu erdoğan duygan
erdoğan duygan alpullu
A B C D E F G H ...I... K L M N O P R S Ş T U Y Z