Orayı "sera" olarak biliriz ve öyle konuşuruz. Seraya gittin mi, serayı gördün mü deriz. Seraya giden yollar nadide çiçeklerle süslüydü ve onların en güzeli Kana çiçeği idi. Muhteşem bir Galatasaray çiçeği. Sarı kırmızı renkleri nedeniyle onu öyle görüyorum. Seranın kendisi güzel olduğu gibi ona giden yolların kenarları da  güzeldi. Çok sayıda ev çiçekleri vardı. Diğerlerinin isimlerini hatırlamıyorum ama, Kana çiçeği beni büyülerdi. Geniş ve gür yeşil yaprakları olurdu ve büyük alımlı çiçekleri...

Seraya dönelim. Ergene Köşkünün altında camekandan yapılmış 10x40 metre ebadında bir çiçeklik. Kenarları ve üstü kalın telli camla kaplanmış. Ölçüyü verdim ama tahminen... Daha küçük veya daha büyük olabilir. Yok edilmemiş, hala orada duruyor.

Sera her türden çiçeğin korunduğu, yeni çiçeklerin yetiştirildiği, üretildiği bir yerdi. Akdeniz, tropikal, kaktüs, nadir çiçeklerin bulunduğu yerdi. İçeri girdiğinizde ortada bir göbek olurdu ve o göbeğin etrafında her iki tarafta boydan boya gezerdiniz. Tepesinde açılır kapanır cam kapaklar vardı. Kışın çiçeklerin donmaması için fabrikadan gelen sıcak su borularından oluşan kalorifer tesisatı vardı. İçeride kışın dahi ılık, nemli ve tropikal bir hava olur bu hava yüzünüzü yalardı. Uzun süre kalırsanız kendinizi nefessiz hissedebilirdiniz. En azından çocukken ben öyle hissediyordum. Açan her renkten çiçekler, güller, kaktüsler adını bilmediğim onlarca belki yüzlerce, çiçek, bitki, küçük veya bodur ağaçlar... Bazıları bir insan boyundan daha yüksek idi. Tavandaki cama kadar yükselmişti, sanki camı kırıp dışarı çıkmak isteyen bir havaya sahipti. Sonra dikkatimi çeken bir husus da şuydu. Çiçekler çok sıktı, çok çiçek vardı. Adeta bir çiçek ormanı gibiydi... Çiçek ormanı.. Bu tabir serayı çok iyi tanımlıyor.

Seranın daimi bakıcıları vardı. Kaç kişiydiler bilmiyorum, fakat sürekli orada bulunurlardı.

Sera bir seyir ortamıydı. Fabrikayı ve Teliçi'ni kim geziyorsa mutlaka serayı da gezerdi. Sera Teliçinin güzellik zirvesiydi. Tel içinde yol kenarlarında, evlerin bahçelerinde çok sayıda çiçek vardı ama en güzel çiçekler ve çiçeklerin zirvesi Sera'daydı. Büyük Köşkü ve Ergene Köşkünü gezdikten sonra doyuma ulaşırdınız. Artık daha fazla gezecek ve görecek bir yer kalmazdı. Belleğinizde renkli anılar, güzel kokularla Koloni Kapısı'na dönüşe geçerdiniz.

Sera, ayakta kalabilmiş, fakat bir savaş gazisi gibi. Bir kenarda unutulmuş, yıpranmış ve bakımsız. Camdan baktığımda içeride hala bazı çiçekleri görebiliyorum. Onlarda üzgün, kimisi kurumaya yüz tutmuş, kimisi bütünüyle kurumuş, kimisi sararmış. Havalandırma kapakları açık ama onları sanki havasız kalmış da boğuluyorlar gibi gördüm...  Eğer gelirse kurtarıcılarını bekliyorlar. Ya kurtulacaklar veya ölecekler.

İlkokul ortaokul ve Lise öğrencilerini seraya götürür gezdirirdik, çiçekleri, tabiatı tanımalarını sağlardık Sera yok olursa öğrenciler Belediye parklarındaki sıradan çiçeklere bakmakla yetinecekler ve o çiçekler onlara hiç bir açılım sağlamayacak, hayal güçlerini genişletmeyecek, övünç duymayacaklar, gece yataklarına yattıklarında "büyünce bende böyle bir sera yapacağım" diye düş kuramayacaklar. Ölen ve yok olan Sera değil gençliğimizin hayal kurma yeteneği, Tanrı'nın Cemal ve Celal sıfatlarını bin bir çiçeğin güzelliğinde temaşa etme fırsatı.

Çiçek Serası


 
Cadde ve Sokakları Çakmak Hattı Çalılar Camiler. Çamur Havuzu Çamaşırhane Çamlıklar Çarşı Çataklar Çeşmeler Çiçek Serası Çiçekler Çevre Kirliliği Çiftlik Çiftlik Mahallesi Çilingir Deresi Coğrafi Bilgiler Çorlu Çöplüğü
A B C D E F G H ...I... K L M N O P R S Ş T U Y Z